Çocuklarda Geniz Eti

Çocuklarda nefes alma zorluğuna neden olan geniz eti büyümesi, gelişme geriliğinden konsantrasyon bozukluğuna kadar önemli sorunlara neden olabiliyor. Buna rağmen pek çok ebeveyn, geniz etinin birkaç yıl içinde küçüleceğini düşünerek, çocuklarını ameliyat ettirmek istemeyebiliyor. Geniz etlerinin özel bir teknolojiyle buharlaştırılarak alınmasını sağlayan plasma yöntemi, ailelerin ameliyat korkusunu ortadan kaldırırken, çocuklara da rahat bir nefes aldırıyor.

Burun Eti Şişliği

Konka şişmeleri, hava kirliliği olan bölgelerde yaşayanlarda, sigara kullananlarda, alerjik nezlesi olanlarda, sinüzit hastalarında ve burun damlası bağımlılarında sıklıkla görülür. Son dönmelerde artış gösteren bu durumun nedenleri arasına, ofis ortamında çalışanların maruz kaldığı sağlıksız klima koşulları da eklenmiştir. Konka şişmeleri, bazen tek başlarına burun tıkanıklığı yapacak kadar büyüyebilir, bazen de burun eğrilikleri ile beraber görülebilirler. Özellikle burun eğrilikleri ile beraber burun tıkanıklığının görüldüğü durumlarda, deviasyon ameliyatı ile birlikte konkalara çeşitli müdahaleler yapılır. Ancak tıp teknolojisindeki gelişmeler, konkalara daha etkin yaklaşılmasını sağlayan cihazların çeşitlenmesini sağlamıştır. Bu durumda şiddetli bir burun eğriliğinin bulunmadığı hastalarda, sadece burun etlerine uygulanacak girişimlerle burun solunumu açılabilmektedir.

Horlamayı Önleyici Cerrahi Operasyonlar

Horlama tedavisinde en önemli nokta, öncelikle bunun basit horlama veya uyku apnesi olup olmadığının anlaşılmasıdır. Bu noktada hastanın kendisinden, eşi ve çevresindekilerden bilgi almak önemlidir. Bundan sonra şüphe doğan hastalarda “polisomnografi” olarak adlandırılan uyku testiyle ayırım yapmak mümkündür. Basit horlamada nedene yönelik cerrahilerle hastayı rahatlatmak mümkündür. Bunlar arasında; septoplasti burun bölmesi cerrahisi, konka alt burun eti cerrahileri, nazal valf burun iç açısı  cerrahisi, küçük dil yumuşak damak ameliyatları, özellikle çocuklarda geniz eti ve bademcik ameliyatları sayılabilir. Son yıllarda radyofrekans  kullanımının yaygınlaşması burun, küçük dil-yumuşak damak cerrahilerinde basit horlamalı hastalarda kolaylık sağlamaktadır. Uyku apnesi olan hastalarda ise burun ve mümkünse kilo ile ilgili sorunlar çözüldükten sonra polisomnografi ışığında sonraki tedavilere karar verilmektedir. Ağır apneli hastalarda maalesef cerrahi tedaviler fayda vermemekte ve uykuda basınçlı oksijen maskeleri önerilmektedir. Hafif ve orta apnesi olan hastalardaysa altta yatan patolojiye göre; çeşitli küçük dil ve yumuşak damak cerrahileri, dil kökü cerrahileri, çene ilerletme ameliyatları yapılabilmektedir

Burun Kemiği Gelişimi

Burun tıkanıklıklarının diğer bir nedeni de burun etleri, tıbbi adıyla “Konka Şişmeleri”dir. Burun tıkanıklığının sonradan ortaya çıktığı ve giderek arttığı hastalarda sorun genellikle konka şişmesidir. Çünkü burnun kıkırdak-kemik gelişimini tamamlamasının 18 yaşında son bulduğu kabul edilir. Bu yaştan sonra “eğriliğin artması” diye bir durum olağan koşullarda söz konusu değildir. Yani sonradan gelişen burun tıkanıklığı başka bir nedene bağlı olmalıdır.

Burun Kemik Eğriliği

Halk arasında burun veya kemik eğriliği denilen, tıpta “Septum Deviasyonu” olarak adlandırılan durum burun tıkanıklığının yaygın bilinen nedenlerindendir. Kemik-kıkırdak eğrilikleri, burun içerisinde bulundukları yere ve eğriliğin boyutuna göre farklı şiddetlerde tıkanıklık yapabilirler. Örneğin burun deliklerine yakın yerde bulunan bir eğrilik, giriş bölgesinin dar olması nedeniyle hastaya çok sıkıntı verebilir. Aynı şiddetteki bir eğrilik daha gerideyse hiçbir belirti vermeyip burun tıkanıklığına dahi neden olmayabilir. Ancak ileri düzeyde bir eğrilik, yeri nerede olursa olsun genellikle solunumu engeller. Bu şekildeki burun tıkanıklıklarının tedavisinde “burun eğriliği ameliyatı”, diğer adıyla “deviasyon ameliyatı” gerekebilir.

Burun Eğriliği

Halk arasında yeterince önemsenmeyen burun tıkanıklıkları, aslında genel sağlığımızı pek çok yönden olumsuz etkileyebiliyor.  Akciğer ve kalp sağlığımız başta olmak üzere, uyku kalitemiz, koku, tat duyularımız ve birçok sistemin düzenli çalışması burun solunumunun rahat olması ile ilişkilidir. Burun tıkanıklığı sorunu yaşayan kişiler için ilk akla gelen neden genellikle burundaki kemik-kıkırdak eğrilikleridir. Bu durumların çoğunda da tek tedavi seçeneğinin deviasyon ameliyatı olduğu düşünülür

Alerji Testi

Teknolojik gelişmeler sayesinde alerji testlerinin doğru sonuç verme oranında büyük bir artış yaşanmıştır. Alerjiye neden olan etkenlerin belirlenebilmesi için çeşitli testler yapılmaktadır.

  • Epidermal (Prick) Test: Hastaların açık alerji belirtileri gösterdiği durumlarda alerjenin kesin olarak belirlenebilmesi için yapılır.  Rinit, gıda, arı, ev tozu, hayvan tüyleri, kurdeşen, egzama veya saman alerjisi gibi alerjilerin belirlenebilmesi için uygulanır. Deri üzerine alerjenin sürülmesi ve derinin gösterdiği reaksiyona göre belirleme yapılır. 10-15 dakikada sonra değerlendirme yapılır.
  • Intradermal Test (Deri içi) : Alerjen maddeler özel enjektörlerle derinin daha alt tabakalarına enjekte edilir. Genellikle prick testinde alerji yaptığı düşünülen alerjene karşı bir durum gözlenmediğinde daha kesin sonuçlar elde etmek için kullanılır.10-15 dakika sonra değerlendirme yapılabilir.
  • Yama Testi: Daha çok metal, kimyasal ve egzama teşhisinde kullanılır. Alerjen maddeler deriye sürülerek, üzerine steril bant yapıştırılır.  24 -72 saat beklendikten sonra, hastanın duyarlı olduğu bölgelerde kızarıklık ve kabarcıklar oluşup oluşmadığı gözlenir.
  • Kan Testleri: Alerjinin belirlenebilmesi için yapılan kan testleri deri testleri kadar duyarlı sonuçlar vermemektedir. Genellikle ağır deri hastalıkları olan kişilerde, deri testinin uygulanmasının olmadığı durumlarda ve çocuklarda tercih edilir. Vücudun alerjenlere tepki olarak oluşturduğu immunglobulin E (IgE) antikorunun kandaki düzeyini ölçen kan testi, alerji teşhisinde en çok kullanılan kan testi türüdür. Gıda allerjilerinde cilt testleriyle birlikte kan testinin değerlendirilmesi daha doğru sonuçlar verebilmektedir.
  • Besin yükleme testi: Gıda alerjilerinde kesin tanıyı koyabilmek için, alerjiye neden olduğundan şüphelenilen gıdalar kademeli olarak hastaya verilmektedir. Besin yükleme testi, hastalık öyküsünde ağır reaksiyon olan hastalara yapılmamalıdır.

Uyku Apnesi Nedir

Uyku apnesi, horlamanın neden olduğu en önemli hastalıklardan biridir ve uykuda solunumun durması olarak ifade edilebilir. Uyku esnasında nefesin durması ve yüzeysel hale gelmesi anlamına gelen uyku apnesi gece boyunca defalarca tekrarlayabilir. Uyku apnesi sırasında, üst solunum yolunun açık kalmasını sağlayan kaslarda gevşeme olur. Dil kökü veya yumuşak damağın veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az 10 saniye nefes alamamak uyku apnesi olarak adlandırılır.

Uyku apnesi sırasında solunum çabası sürse de, bir süre sonra daha da artan bu çaba beyni uyarır ve hava yolu açılır. Solunumu durana kadar horlayan kişi, gürültülü bir homurdanma ile yeniden nefes almaya ve horlamaya devam eder.

Uyku Apnesi Nedenleri

Uyku apnesinin nedeni, boğazdaki kasların havanın geçeceği alanı kapatacak şekilde gevşemesidir. Üst solunum yolundaki darlıklar çocukluktan itibaren, solunum yolunun yıpranmasına sebep olabilir ve bu da uyku apne sendromuna neden olabilir. Fazla kilolu olmak, büyük bademciklere ve geniz etine sahip olmak da uyku apnesi nedenleri arasında gösterilebilir.  Uyku apnesi sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da görülebilir.

Uyku apne sendromu olan kişide horlama, 3-4 kat daha fazla, çok kaba ve gürültülü şekilde gerçekleşir. Horlamanın yanı sıra nefes darlığı, sık sık iç çekme, el kol hareketleriyle çırpınarak uyanmaya çalışma, sık ve uzun süreli solunum durmaları, sabah yorgun uyanmak da uyku apne sendromu yaşayan kişilerde görülür. Uyku apnesinin tam nedeni sayılmasa da, uyku apne sendromlu hastaların %30-50'sinde hipertansiyon görülmektedir

Alerjik Astım

Astım hem çocukluk döneminde hem de yetişkinlerde, akciğerdeki hava yollarının alerjenler ve farklı uyaranların etkisiyle daralması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Genellikle krizler şeklinde gelişir. Herhangi bir alerjen ya da tetikleyici unsur ile karşılaşan astım hastalarının akciğerlerine giden hava yollarındaki kaslar kasılır. Bu kasılma sonucu hava yolları daralır. Hava yollarındaki bu etkileşimden dolayı iltihaplanma gelişirken, yapışkan salgı üretiminde artış gözlenir. Bu nedenle nefes alış verme de zorluklar meydana gelir. Öksürük krizleri, hırıltılı solunum, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi astım belirtisi olabilir. Bu şikayetler başka hastalıkların da belirtisi olabilmektedir. Şikayetler mevsimsel değişimlerle kendini gösteriyorsa, tekrarlayıcı ve nöbetler halinde meydana geliyorsa, kendiliğinden veya ilaçlarla düzelebiliyorsa astımdan şüphelenmek gerekir. Bunların yanında egzersizden sonra hırıltı yakınması da alerjik astımın önemli belirtilerinden biridir. Tedavide öncelikle akciğer fonksiyonlarının ve astık şiddetinin saptanması gerekmektedir. Hava yollarındaki iltihap ile daralmayı düzeltecek ilaçların belirlenmesi ve astımı tetikleyen faktörlerin azaltılması tedavide izlenen yollardır.